17 Ocak 2016 Pazar

Tanrı= Devlet = Baba Muhteşem Eşitliği

dogtooth ile ilgili görsel sonucuYorgos Lanthimos izleyicisini ekran önünde tekme tokat dövüyor dersek abartmış olmayız. Acıtıyor, rahatsız ediyor hem de çok. Bunlar kimi akla getiriyor ? Tabi ki Lars von Trier’i. 
Lantthimos, Lars’ın devamıdır. Sinemasında Lars’a benzerlikleri epey fazla. Neo-Lars von Trier diyeceğiz Yorgos Lanthimos’a.
Dogtooth filmi Türkçeye çevrilmiş ismiyle ‘Köpekdişi.’ Küçük bir ailenin küçük bir mekanda geçen yaşamını anlatıyor. Mekan ev ve bahçesi. Anne, baba ve biri erkek, ikisi kız olmak üzere üç çocuklu bir aile. Yönetmenin anlatmak istediği ve temel eleştirisini yaptığı: Aile, devlet, baba ve tanrı’dır. Akla Lars’ın Dogville ve Manderley filmleri geliyor. Tiyatro sahnesi kadar olan bir mekanda felsefik, toplumsal eleştiriler yapılıyordu.
Önerim Dogtooth filmini izlerken yanınızda mide ilaçlarını bulundurmanız. Özellikle bunaltı-kusmayı önleyici hap alın. (metpamit, antiasit tabletleri kullanılabilir)
Çünkü uç örnekler üzerinden anlatım yapılıyor.
Aile ne kadar küçük bir yapı olsa da devletle çok benzerdir. Yapısı, yasaları, hiyerarşik olması, ilişkileri ve bir kurum olması itibariyle devleti andırıyor. Baba ailenin başı ve en büyüğüdür. Aynı zamanda baba devletin en büyüğüdür, karar alıcıdır, başındaki kişidir. Baba, sözü ezilmeyen, kararları mutlak olan, bir anlamda kutsal olan, yani tanrıdır. Şöyle bir eşitlik kurabiliriz. Aile babası= devlet= tanrı.
Bir çok toplumda görülecek üçlü ilişki. Bazı toplumlarda koyu siyah bazı toplumlarda açık tonlarında görülür. Ama vardır. Ne kadar bu içimizi acıtsa da bu gerçekliği Yorgos bize gösteriyor. Bilinçaltımızın derinliklerine bakalım. Tanrı=baba=devlet nasıl bir benzerlikle yan yana durduğunu göreceğiz. Uyumuş karakterde ya da vahşi karakterde.
Üçünün kanunları, kitapları, sözlü buyrukları vardır. Ve yaşamı şekillendiriyor. Hepsi yasada birleşiyor. Yasaları yasakları, özgürlük alanlarını, günahları, cezaları, ödülleri belirliyor. Yasaların içinde kalanlar ödüllendiriliyor, makul oluyor ama yasalara uymayanlar cezalandırılıyor, günah işlemiş oluyor. Tanrı cehennem azabı ile korkutuyor, devlet hapishaneler diyor copluyor, baba tokat atıyor, para vermiyor, eve almıyor. Yasanın içinde kalınca da ödüller geliyor. Tanrı cennetine davet ediyor. Devlet memur yapıyor, üst makamlara çıkartıyor, makbul vatandaş yapıyor. Baba efendi uslu çocuk olarak görüyor, harçlık veriyor, onurlandırıyor. Bu muhteşem üçlünün gözünde birey çocuktur, kuldur, vatandaştır. Yani küçüksün, otoritenin altında yaşayan, boyun eğensin, bir bezelye tanesisin. Yasaların dışına çıktığında verilen cezaları argo tabirle tıpış tıpış kabul ediyorsun. Babanın ayaklarına kapanıyorsun beni affet, vuruyorsan vur ama affet diyorsun. Tanrıya dua ediyorsun, tövbe diyorsun, göz yaşı döküyorsun. Devletin karşısında makul, makbul vatandaş oluyorsun, üstün Senegal ırkındanım, doğruyum, hem çalışkanım hem şişmanım dersimi yapıyorum diyorsun, tekrar ediyorsun defalarca.
Yorgos bu üçlemesini kurarken tabi ki içini dolduruyordu. Ailenin küçük kızı babanın yasalarının dışına çıkmış, erkek kardeşin cinsel ihtiyaçlarını karşılamak için evlerine dışarıdan gelen bir kadından kasetler almıştı. Oysa baba sadece istediği kasetlerin evde izlenmesini istiyordu. Küçük kız bu kasetleri gizli gizli izliyor, yeni babanın ambargosunu delip yeni şeyler öğreniyordu. Böylece yasaları çiğnemiş oluyordu. Burada baba sadece kendisinin istediği şeyleri çocuklarının/vatandaşlarının okumasını, bilmesini istemesi otoriter devletlerle ne kadar da benzer. Evin dışındaki dünyayla sadece babanın ilişkisi vardı.
Günün birinde baba küçük kızı yakalar kasetleri izlerken. Cezasını da verir. Eline kasetleri koli bandı ile sarar ve defalarca kızın suratına vurur. Her kıza vurduğunda kız yere düşer, bir süre sonra kalkar babanın karşısına geçer, yüzüne vurması için hazır olda bekler. Kabul etmiştir otoritenin gücünü. İtiraz yok, isyan yok. Aynı devlete olduğu gibi, tanrıya olduğu gibi. Baba hem kızı yakalıyor hem cezasını veriyor hem de yasa koyucu. Tüm güçleri kendinde toplamış. Tanrının yer yüzündeki muhteşem sureti gibi. İnsanlar tanrıya kul olurken onun rolünden çalıyor. Kendisini tanrının yerine koyuyor. Tabi bu durumu kimse itiraf edemez/etmez.
Babanın bu denli güçlü olduğu bir yerde, babadan sonra sözü geçecek olan kim?
Tabi ki erkek. Yorgos çocuklardan ikisini kız birini erkek seçmesi tesadüf değildi. Eğer erkek çocuk olmasaydı halka eksik olacaktı, bina da noksan olacaktı.
Erkek özellikle baba figürünün güçlü olduğu otoriter/ataerkil toplumlarda değerlidir, baş tacıdır, altın gibi kıymetlidir çünkü babanın devamıdır. Baba dediğimiz yani bu sistemin bu düzenin devamıdır. Baba öldüğünde yerine geçecek kişidir. Hangi varlık hangi düzen kendini imha etmek ister, ayağına kurşun sıkmak ister ki. Bundan erkekler yaşamalı, yaşatılmalı.
Burada en kötü haber kadınlara. Bu anlatılanlarda gördüğümüz gibi erkekleri devirmek, kadın=erkek eşitliğini sağlamak o kadar zor ki. Karşıda normal bir erkek, Ali, Veli durmuyor. Karşıda duran Tanrıdır, devlettir. Yani bir kadın kocasının zulmünden ya da kardeşinin zulmünden kaçarken ona karşı savaşırken aslında tanrı ile savaşıyor. Erkek tanrı, devlet ve baba tarafından korunuyor kendi bekaları/devamı için. Olay bu kadar net.
En ufak aileye inelim. Erkek kardeş yerine oturuyor, kız kardeş o olmazsa anne su veya yemek getiriyor. Kısaca kadın erkeğe hizmet ediyor. Kadın hizmetçidir, köledir. Erkek efendidir, sahiptir. Bu durumu kafası açık kaç erkek aşmış durumda ?
Evet Yorgos ekran önünde izleyicisini dövüyor, rahatsız ediyor dedik.
Peki Yorgos Lanthimos filmde nasıl anlatmış durumu? Belki çok iç acıtıcı, çok mide bulandırıcı ama gerçeği şöyle. Erkek kardeşin cinsel ihtiyacını karşılamak için ilk zamanlarda dışarıdan para karşılığında bir kadın getiriliyor. Sonra yabancı kadın evin küçük kızına kaset verdiği için baba tarafından cezalandırılıyor ve eve bir daha çağrılmıyor. Ailenin sırlarının ifşa edileceği korkusuyla baba dışarıdan hiçbir kadını evine almamaya karar veriyor. Burada bir boşluk oluşuyor. Erkek kardeşin cinsel ihtiyacını kim karşılayacak? Baba bu görevi büyük kızına veriyor.
Burada görülmesi gereken ensest ilişki değil. Hatta burada cinsellik yok. Görülmesi gereken kadının hizmet eden rolünde olduğu, erkeğin efendi, baba, tanrı, devlet rolünde olduğu.
Devletin, tanrının, babanın yasaları çiğnenmiyor mu? Kullar, çocuklar, vatandaşlar isyan etmiyor mu, karşı gelmiyor mu, eylem yapmıyor mu?
Yasalara uymak ne kadar doğal ise, yasalara uymamak da o kadar doğaldır. İkisinin de varoluşu bunu gerektirir.
Filmin adı Köpekdişi. Çocukların evin sınırları dışına çıkma, babanın yasalarından kurtulma vakti köpek dişlerinin düşeceği vakitti. Babanın koyduğu kurallar gereği, kendisi dışında kimse evin dışına çıkmayacaktı. Çıktıkları zaman uğursuzluk olacaktı ya da cezalandırılacaklardı. Yıllarca aynı sınırların içinde yaşamak büyük kıza zor gelmişti. Özgür olmak istiyordu. Köpek dişi de kendiliğinden bir türlü düşmüyordu. O da sert bir cisimle köpek dişini kırıp, evden kaçtı.
Öylece çocuk, babanın yasalarını çiğnemişti, kul tanrısına isyan etmişti, vatandaş devletin yasalarını delmişti.
Evde üç çocuk vardı bir de anne, dört kişinin içinden biri bu eylemi yapmıştı. Zaten devletin ve tanrının yasalarına çoğunluk boğun eğer, azı karşı gelir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder