30 Kasım 2017 Perşembe

Billy Wilder: The Apartment (1960)

Billy Wilder'ın iki filmini izledikten sonra Wilder'ın  mühendis olduğuna kanaat getirdim. Sonra bakınca, hukuk eğitimini yarıda bırakmış, Nazilerin zulmünden Amerika'ya kaçmış bir yönetmen  gördüm.
the apartment    billy wilder ile ilgili görsel sonucu

Filmlerinde çok inceden ölçülmüş biçilmiş hesaplar var. Hiç bir hareket boşuna değil, kırık bir aynadan bozulmuş kurabiyelere kadar her şeyin bir anlamı var. Bu mantık oyununda izleyici yorulmaz, daha önce gördüğünü bir daha görür, puzzleleri tek tek yerine yerleştirir.
Filmlerinde polisiye romanlarının etkisi çokça görülür. Hikayesi polisiye ya da cinayet olayının çözümü değilse de günlük hayattaki sıradan olaylar polisiye hikayelerinin havasında anlatılır.Tam olarak Wilder'ın filmleri, kitabın beyaz sahneye kopyalanmasıdır.

Filmlerinin bu denli sert hesaplarla örülmüş olması  Wilder'ın elini güçlendirse de izleyiciye hareket alanı bırakmaz. İzleyici gördüğü ile yetinir, kurguya ekleme çıkarma yapamaz. Ve bu yüzden izleyici asıl rolü olan izleyici olmaya devam eder, hiç bir zaman hikayeye dahil olamaz. 
Wilder'ın filmlerindeki bu müthiş matematik izleyen için can sıkıcı olduğu söylenebilir.

İlgili resim

The Apartment, başından sonuna kadar anahtar değiş tokuşu olarak sahnelese de eşyadan insan yaratma hikayesidir. Her şey dönüp dolaşıp Rus romanlarındaki 9. dereceden memur İvan'a ve Kafka'nın böceğine geliyor. Bürokrasinin, büyük harflerle memurluğun, insan etinden masa yapması o kadar şiddetli ki yüzyıllarca aşılamıyor. İnsanın kendini insan olarak yeniden yaratması, kısaca öze dönüş çabası hep devam ediyor. İnsan olmaya çalışmanın bedeli çok ağır oluyor ama bundan vazgeçilmiyor. 
Fotoğrafta görülen siyahlar giymiş sırtı dönük adam ve başları bezle örtülü daktilolar  bize mesaj veriyor. Eşyaya dönüştürülmüş, yüzü yok edilmiş ve herkesleştirilmiş insan portresidir. Eşyaya dönüştürülme bürokrasinin demir çarkları sayesinde oluyor. Bürokrasinin ölü toprağı kafaya serildiğinde insandan geriye bir şey kalmıyor. 
İnsan annesinden dünyaya düşünce tamamen doğmuş olmuyor, doğmak için ilk adımını atıyor. Geriye kalan yaşamında doğumunu tamamlamaya çalışıyor. Doğmak için ölü taraflarını yok etmek zorunda kalıyor. Özetle doğmak öldürme serüvenidir, öldürmenin şiddetti arttıkça doğumun tamamlanması kolaylaşıyor.
Kafka, kahramanını böceğe dönüştürüp yok etse de Wilder Amerikan sinemasının kolaycılığına kaçıyor, kahraman C.C. Baxter insanlığını kaybetme pahasına kazandığı koltuğunu geri vererek sevdiği kadına ve kişiliğine kavuşuyor. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder